Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, bu yıl Enerji’nin Geleceği: Zorluklar, Fırsatlar ve Yeni Perspektifler temasıyla düzenlenen 5. Türk-Alman Enerji Forumu’ndaki konuşmasında, bölgesel ve küresel olarak zorlu bir süreçten geçildiğine işaret ederek, söz konusu dönemde ikili, bölgesel ve çok taraflı işbirliklerinin büyük önem arz ettiğini vurguladı.
Almanya’nın Türkiye için Avrupa’daki en önemli iş birliği ortaklarından biri konumunda olduğunu belirten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, 5. Türk-Alman Enerji Forumu yapılan görüşmelerde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği, hidrojen, enerji altyapıları ve mevzuatı konularını içeren çalışma grupları aracılığıyla iş birliği imkanlarının değerlendirildiğine dikkat çekerek, “Hedefler doğrultusunda gerçekleştirmekte olduğumuz enerji dönüşümü için yeni ve daha güçlü bir yatırım ve reform dönemini başlatıyoruz. Almanya merkezli şirketlerin ülkemizde bugüne kadar yaptığı yatırımları memnuniyetle karşılıyoruz. Bu yeni yatırım ve reform döneminde yenilenebilirden enerji verimliliğine, doğal gazdan depolamaya, yeşil hidrojenden dijitalleşmeye, iletim ve dağıtım altyapılarına kadar dönüşümün her alanında Alman ve Türk şirketlerini yatırıma ve iş birliğine davet ediyorum.” ifadelerini kullandı. Bayraktar, iki ülke arasında iş birliğinin giderek artması yolunda görüşmeler yaptıklarını sözlerine ekleyerek, “Özellikle yenilenebilir ve yeşil hidrojen alanında yeni yatırımların önünün açık olduğunu düşünüyoruz. Diğer şirketleri de Türkiye’de yatırım yapmaya, finansman sağlamaya, ekipman üretiminde birlikte hareket etmeye davet ediyoruz. Hem ülkelerimiz için hem de küresel iklim değişikliğiyle mücadelede önemli ilerlemeler sağlayabileceğimize inanıyorum.” değerlendirmesinde bulundu
Elektrik ihtiyacının yüzde 25’ini rüzgardan karşılamayı hedefliyoruz
Bayraktar ayrıca Rüzgar Enerjisi Potansiyel Atlası güncelleme çalışmalarının da tamamlandığını belirterek, Türkiye’nin rüzgar potansiyelinin, mevcut teknoloji ve şartlarda yaklaşık 100 bin megavat olduğunu, rüzgar türbini teknolojilerindeki gelişmeler sayesinde 150 bin megavat seviyelerine kadar çıkabileceğini öngördüklerini açıkladı.
Bayraktar, gelecek 20 yılda enerji talebinin artacağına işaret ederek, “Geçtiğimiz 20 yılda elektrik talebi aynı dönemde yıllık %5 arttı. Önümüzdeki 20 yılda da yıllık %3’ün üzerinde artacağını öngörüyoruz.” diyerek elektriğin nihai enerji talebindeki payının gelecek 20 yılda %30’a çıkacağının tahmin edildiğini dile getirdi. Bayraktar, artan talebin karşılanmasında karbonsuz enerji kaynaklarının öne çıktığını belirterek, “Güneş ve rüzgar enerjisinden mümkün olan en üst seviyede faydalanılması, iletim ve dağıtım şebekesine, depolama, hidrojen, dijitalleşme gibi destekleyici teknolojilere gerekli yatırımın yapılması ve yerli teknoloji gelişimi ile küresel tedarik zinciri çeşitliliğinin desteklenmesi gerekiyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Rüzgar enerjisi sektörünün 11 bin 609 megavat kurulu güç ve yıllık yaklaşık 2 milyar Euro ciroya ulaştığını ve ülke elektrik ihtiyacının yaklaşık %11’ini karşıladığını belirten Bayraktar, şunları kaydetti: “Rüzgar enerjisinin toplam üretimdeki payına dair dünya ortalaması ise %7,5. Yani ülkemizde mevcut kullandığımız potansiyel dünya ortalamasından daha fazla. Bununla birlikte çok daha büyük bir potansiyelimiz var. Bu nedenle 20 yıl sonra bu oranı artırmayı ve elektrik ihtiyacımızın %25’lik kısmını rüzgar enerjisinden karşılamayı hedefliyoruz. Bu hedeflere ulaşmak için birçok alanda iyileştirme, reform ve yeni düzenlemelere ihtiyaç duyuyoruz. Lisanslı, lisanssız, depolamalı, YEKA olmak üzere kapasite tahsisi yapılmış fakat yatırımları henüz devreye alınmamış 28 bin megavatın üzerinde kapasite şu anda yatırımcılarımızın elinde bulunuyor. En kısa zamanda bu tahsis edilen kapasitenin devreye girmesini istiyoruz.”
Yatırımcımızdan hem kendisi hem de ülkemiz için en verimli yatırımlara yönelmesini bekliyoruz
Enerji arz güvenliği ve iletişim sistemi güvenliği kapsamında kaynak çeşitlendirme yapılmasının sektörde yeni ve farklı yatırımların önünü açacağını vurgulayan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Başkanı Mustafa Yılmaz, “Yeni dönemin doğasına uygun olarak yeni kapasitelerle ilgili çalışmanın arz ve sistem güvenliği açısından sağlıklı yapılabilmesi için yeni depolamalı rüzgar ve güneş ön lisans başvurularını durdurduk. Yatırımcımızdan bu süreci çok iyi değerlendirmesini, doğru projeksiyonları ve analizleri yaparak hem kendisi hem de ülkemiz için en verimli yatırımlara yönelmesini bekliyoruz.” değerlendirmesini yaptı. Yılmaz, 2023-2028 dönemi için TEİAŞ tarafından ilan edilen bağlanabilir kapasitelerin tamamı için kurulu gücü 260 bin megavatı aşan 5 bin 968 depolamalı rüzgar ve güneş ön lisans başvurusu aldıklarını belirterek, “Bunun içinde 126 bin 729 megavat gücünde 1883 RES başvurusu bulunuyor. Tahsis edilen yaklaşık 33 bin megavat kapasite için 23 bin megavatı aşan 428 başvuruya ön lisans verdik. Bu başvurulardan toplam 12 bin megavat gücündeki 176’sı RES, 11 bin megavat gücündeki 252’si ise GES kapsamındadır.” dedi.
Yaklaşık 2 milyar Euro’luk rüzgar türbini ve ekipman ihracatımız var ,
TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı Mustafa Varank da yenilenebilir enerji kaynaklarının bir yandan enerjide dışa bağımlılığı azaltıp, diğer yandan sürdürülebilir sanayileşmeye hız kazandırmak için önemli bir alternatif olduğunu söyledi. Varank, rüzgar enerjisi sektörünün ekonomisine katkısı sadece enerji değil, sanayi boyutuyla da büyük önem arz ettiğini belirterek açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Global üretim ve tedarik zincirlerinin yeniden yapılandığı bu süreçte Türkiye, Avrupa’nın doğal gaz arz güvenliğinde önemli bir paydaşı olurken, yenilenebilir enerji alanında da güvenilir bir ortağı, güvenilir bir ekipman tedarikçisi haline geldi. Türkiye, teknolojisi ve kapasitesiyle, insana ve çevreye değer veren uygulamalarıyla çok gelişmiş üretim tesislerine sahip bir oyuncu. Çok uluslu şirketler artık Türkiye’yi AR-GE, tasarım, üretim, ihracat ve lojistik merkezi olarak tercih ediyorlar. Türkiye’den mevcut tedarik süreçlerini geliştirmek için ciddi yatırımlar yapan, yatırımlarını artıran firmalar da var, satın alma ve yeni yatırımlar yoluyla Türkiye’ye giren oyuncular da var.” Mustafa Varank, Türkiye’nin Avrupa’nın en büyük 5. rüzgar ekipmanı üreticisi haline geldiğini anımsatarak, “yaklaşık 2 milyar Euro’luk yakın rüzgar türbini ve ekipman ihracatından, 40 bin kişilik bir istihdamdan bahsediyorum. Şimdi deniz üstü rüzgar teknolojilerinde neler yapabiliriz bunun için de çalışmaya başladık.” dedi. Karadakinden çok daha büyük ebatlarda üretilen deniz üstü rüzgar türbinlerine yönelik çalışmalarının önemine dikkati çeken Varank, “Yeni gelişen küresel deniz üstü rüzgar sanayinin büyüme beklentileri ve ülkemizin sahip olduğu avantajların değerlendirilmesi ihracat ve istihdam anlamında rakamları çok daha yukarılara çekecek. Tedarik ve yan sanayide bu kadar yol almışken kendi rüzgar türbin markamızı ortaya çıkarabilmek için de inanarak çalışmaya devam ediyoruz.” ifadelerini kullandı