64 yıldır koruduğu ürün kalitesi ve müşteri memnuniyetiyle 5 kıtada 70’i aşkın ülkeye ihracat gerçekleştiren Cancan, geçtiğimiz yılın ilk 6 aylık ihracat oranları baz alındığında yüzde 45’lik bir artışla sadece hammadde fiyatlarında değil miktarsal oranda da artış göstererek 2022’nin ilk yarısını geride bıraktı.
Marka olarak 2022 yılının ilk yarısındaki ihracat rakamlarınız hakkında bilgi verir misiniz? Ağırlıklı olarak hangi ülkelere ihracat gerçekleştirdiniz? Önümüzdeki dönem hedeflerinizden bahseder misiniz?
1958’den bu yana Cancan olarak esas işimiz meyve suyunun elde edilmesiyle ilgili ekipmanlar üretmektir. Bugün Sakarya’daki 6.500 m2’lik üretim tesisimizde meyve suyu ekipmanları, yıkama ekipmanları ve kesici-doğrayıcı ekipmanlar üretimi ile faaliyet gösteriyoriyoruz. Firmamızın üretim kapasitesi yıllık 200 bin adet civarındadır. 2022 yılı ilk 6 ayında ihracatımızı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 45 arttırdık. Yani ilk 6 ayda neredeyse geçtiğimiz yılın ihracat rakamını yakalamış durumdayız. Bu rakamsal artış sadece hammadde fiyatlarındaki artışa bağlı değil, miktarsal oranda da artış göstermiştir. Cancan olarak 5 kıtada 70’i aşkın ülkeye hizmet veriyoruz. Tabii ki burada 64 yıldır koruduğumuz ürün kalitemiz ve müşteri memnuniyetlerimizin de payı büyük. Bir diğer farkımız da, hammaddenin mamule kadar olan tüm sürecini fabrikamız çatısı altında gerçekleştirmemizdir. Ürettiğimiz malın iyi ve kaliteli olmasına hassasiyet göstermemiz gerekiyor. Bunları yaparken de fuarlar bize çok yardımcı oluyor. Ürünlerimizin milli bir duyguyla yurt dışında yer alması, şirketin maddi anlamda kazanım elde etmesi ve aynı zamanda manevi anlamda da değerler kazanması bizi işimizde daha da motive ediyor. Türk malı üreten bir marka olmanın gururunu taşıyoruz.
Türk endüstriyel mutfak sektörünün dünyadaki rakipleri ile karşılaştırdığınızda avantajları ve dezavantajları nelerdir? Üretim konusunda ne gibi adımlar atılmalı, üreticilere hangi konularda destek sağlanmalıdır?
Ülkemizin ve dünyanın ana gündem maddesi birçok üründe yaşanan fiyat artışları ve bunun altında yatan nedenler oldu. Hammadde sıkıntısı ve navlun fiyatlarındaki artış pandemiyle beraber gün yüzüne çıktı. Gıdadan sanayi hammaddelerine kadar neredeyse tüm ürünlerde %100 artışlar oldu. Hammaddeler yurt dışından geliyor. Artık dışarıya bağımlılığı azaltacak politikaları ciddi anlamda düşünmemiz ve bir çıkış planı bulmamız gerekiyor. Devletimizin de hammadde üretimi konusunda çalışma yapmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Endüstriyel mutfak sektöründe yerli üreticiler olmasına rağmen kullanıcıların yabancı firmalara yönelimi bulunmakta. Sektörün gelişmesi için Türk yatırımcısı ve kamu kurumlarının yerli üreticiye daha fazla güvenmesi gerekmektedir. Yerli üreticiyi desteklemeli ve yerli ürün alma konusunda Türk yatırımcısı daha hassas ve özenli davranmalıdır. Pandemi ile yön değiştiren ticarette dünyaya en hızlı şekilde, en kaliteli ve uygun fiyatlı ürün verebilecek tek ülke artık biziz. Tüm dünya artık Türk markalarını kullanıyor.
İhracatçı bir marka olarak kamu otoritesinden beklentileriniz nelerdir? Size göre sektörün öncelikli sorunları nasıl çözülebilir?
Ürün geliştirme yeni ürün üretme konusunda Türkiye’nin imajını markalaşmayla birleştirdiğimizde sektörü daha ileri bir noktaya götüreceğiz. Bundan sonra yapmamız gereken, markalaşmak ve katma değerli ürün üretmek. Endüstriyel mutfak sektörü hem dünyada hem de diğer sektörler içerisinde kendini kabul ettirmiş bir sektördür. Türkiye’nin üretim ve ihracat merkezi konumu her geçen gün daha da güçlenmektedir.Devletimizin üretici ve ihracatçı firmalara ürün geliştirme, AR-GE, fuar gibi finansal destekleri arttıracak atılımlar yapması gerektiğini düşünmekteyiz. Ürünlerimizi dünyanın dört bir yanında ‘Made in Turkey’ etiketi ile tüketicilerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz.