Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Erdemir ile bir araya geldiğimiz Limanlar ve Denizyolu Taşımacılığı özel bölümümüzde Erdemir, denizyolu taşımacılığının hem ülkemizde hem de dünyada özel ve önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayarak sektörün geçtiğimiz yıl sergilediği performansı değerlendirdi.
Küresel lojistik sektörü beş ana ulaştırma türü (denizyolu, karayolu, havayolu, demiryolu ve boru hatları) ile hizmet vermektedir. Türkiye Liman İşletmecileri Derneği (TÜRKLİM) Yönetim Kurulu Başkanı Aydın Erdemir denizyolu taşımacılığı ile ilgili dergimize özel yaptığı açıklamada; “Denizyolu taşımacılığı tüm diğer ulaştırma türleri içinde özel bir yere sahiptir, çünkü dünya ticaretine konu olan malların yaklaşık %90’dan fazlası denizyolu ile taşınmaktadır. Denizyolu taşımacılığı doğası gereği karmaşık ve dinamik bir yapıya sahiptir. Bu yapı içinde pek çok taraf ve paydaş yer alır. Küresel denizcilik sektörü 12 milyar tonu geçen taşıma miktarı, on binlerce ticaret gemisi, yaklaşık altı bin limanı ve milyonlarca çalışanıyla üzerine düşen misyonu geçmişte olduğu gibi bugün de başarı ile sürdürmektedir.” ifadelerini kullandı. “2022 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de deniz ticaretine hizmet eden kıyı tesisi sayımız 217’ye ulaşmıştır.” diyen Erdemir, “Söz konusu sayıya değişik formda ve özellikte olan iskele, rıhtım, liman, şamandıra, dolfen ve platformlar da dâhildir. Bu limanların 77’si ise halihazırda TÜRKLİM üyesidir ve üye sayımız her yıl artmaktadır. Türkiye’de elleçlenen konteyner’in %95’i, kuru yük ve genel kargonun %67’si, sıvı kimyasal yüklerin %100’ü, RO-RO taşımacılığının %87’si ve kruvaziyer turizmin %97’si TÜRKLİM üyesi limanlar tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu açıdan TÜRKLİM’in sektördeki temsil gücü son derece yüksektir.” şeklinde konuştu. Üç yanı denizlerle çevrili ülkemizde adalar dahil sahil uzunluğu 8.333 kilometre. TÜİK’nin konuyla ilgili istatistiklerine değinen Erdemir, “2021 yılında dış ticaretimizin değer (USD) olarak ortalama %65’i, tonaj (TON) olarak da %95’i denizyoluyla yapılmaktadır. Dünyada da pandemiyle birlikte tonaj olarak denizyolunun oranı %95’lere gelmiştir. Diğer ulaşım türlerine göre denizyolunun olağanüstü bir payı bulunmaktadır. Bu açıdan denizyolunun başlangıç ve bitiş noktası olan limanlarımız ülkemizin dış ticaretteki ana üsleri değil yaşanan büyük afetlerde de bir hayat ve can kapılarıdır. Yaşanan bu durum bir kez daha denizyolunun önemini göstermiştir.” diye açıklamada bulundu. Limanlar ülkelerin küresel rekabetteki en stratejik lojistik merkezleri haline geldi Ekonomisi, çevreci özellikleri ve taşıma maliyetleri açısından denizyolunun üstünlüğünün diğer taşıma modlarına göre giderek açılmakta ve denizyolunun payının da giderek artmakta olduğunu ifade eden Erdemir, “Bu yönüyle denizyolu taşımacılığının ana merkezleri olan limanlar ülkelerin küresel rekabetteki en stratejik lojistik merkezleri haline gelmektedir. Yaşanan pandemide de ülkeler arasında karayolu, havayolu ve demiryolu ulaştırmasının uzun süreli olarak durdurulması ya da birçok nedenden dolayı kapanmasına karşın denizyolu ulaştırması ve limanlar hem insani ve hem de ticari açıdan küresel ölçekte kesintisiz olarak çalışarak hem Asya-AfrikaAvrupa-Amerika arasındaki uzak yol hatlarında hem aynı coğrafi bölgelerde (örneğin Akdeniz ve Karadeniz içi ülkeler, Kuzey ve Güney Amerika, Pasifik ve Avrupa bölgesindeki ülkeler arası) taşımaları sağlamıştır. Bu yönüyle denizyolu ulaştırması sadece en çevreci ve en ekonomik bir ulaştırma şekli değil; aynı zamanda en sürdürülebilir, aynı anda çok büyük ölçekte taşımalar yapılabilmesi açısından da en stratejik ulaşım şeklidir.” dedi.
Limanlarımızda 2022 yılı gerçekleşmeleri ve 2023 yılı beklentileri Küresel resesyon ve yaşanan krizin de etkisiyle 2022 yılında limanlarda elleçlenen tonajların bir önceki yılın altında kaldığını sözlerine ekleyen Erdemir, 2021 yılına göre 2022 yılında Türk limanlarındaki yük artışının %3,1 oranında gerçekleştiğini, toplam yükte elleçleme miktarının da bir önceki yıla göre 16,3 milyon fazlasıyla 542,6 milyon tona ulaştığını belirtti. “Gümrük rejimleri bazında baktığımızda 2022 yılında sadece ihracat yüklerinde bir düşüş olduğu (%-2,3), diğer yük rejimlerde ise artış olduğu (ithalat %4,9, kabotaj %9 ve transit %3,9) görülmektedir.” ifadelerini kullanan Erdemir; Kocaeli Liman Başkanlığının %1,8 büyüme ile 82,8 milyon ton yükün elleçlendiği en büyük liman başkanlığı olurken, %9,7 artış ile 81 milyon ton elleçleyen Aliağa Liman Başkanlığının da çok önemli bir büyüme sağladığını vurguladı. Konteynerde ise resesyonun da etkisiyle yılın ikinci yarısından sonra başlayan ve süren düşüş eğilimi sonucunda bir önceki yıla göre 2022 yılında %-1,8 oranında bir düşüşle 12,4 milyon TEU konteyner elleçlendiğini söyleyen Erdemir, “Gümrük rejimleri bazında bakıldığında düşüşün en önemli nedeni transit konteyner miktarındaki düşüştür. Yine ihracat ve ithalat konteynerlerinde bir önceki yıla göre küçük oranda artışlar yaşanırken, kabotajda %-1,3 ve transit konteynerde ise %-12,9 gibi oldukça yüksek oranda bir düşüş gerçekleşmiştir. Özellikle UkraynaRusya çatışmasının transit konteynere etkisi son derece büyük olmuştur. Bu durum Karadeniz bölge ülkelerinin transit konteynerde ülke limanlarımız için önemli bir pazar olduğunu da göstermektedir.” diye konuştu. Sektörde öne çıkan sorunlar ve çözüm önerileri “Limanların gelecekte yaşayabilecekleri darboğazlarının bugünden çözülmesi, gelişme ve büyümelerinin önündeki engellerin bugünden kaldırılması, limanların hızlı, etkin ve verimli çalışmalarının sağlanması, limanların üzerindeki ekonomik yüklerin mümkün olduğunca ortadan kaldırılması sonuç olarak dış ticaret başta olmak üzere ülke ekonomisine, büyümesine ve gelir artışına fayda sağlayacaktır.” şeklinde sözlerini sürdüren Erdemir, sorunlar ve çözüm önerileri hakkında ise şöyle konuştu: “Genel olarak hizmeti verenin kim olduğuna bakılmaksızın, limancılık hizmeti temel niteliği ile “kamusal” bir hizmettir. Limancılık faaliyetinden asıl faydayı sağlayan ülkenin temel ekonomik ve sosyal dinamikleridir. Bu nedenle limanların sorunlarının bugünden çözülmesi kamunun öncelikli hedefi ve stratejisi olmalıdır. Ülkemizin hızlı büyüyen dış ticareti limanlarımızda elleçlenen yük miktarlarını da olağanüstü şekilde artırmaktadır. Bu yük artışına karşın, limanlarımızın zamanında yatırımlarla büyüyememesi gelecekte ciddi darboğazlar yaratabilecektir. Bugün birçok gelişmiş ülke limanlarında yaşanan darboğazlar beraberinde milyarlarca dolarlık kayıplara neden olacağı gibi, ülkemizin gelişmesi ve büyümesinin de önüne engel olacaktır. Bunun örnekleri yakın zamanda Amerika’da ve Avrupa’da yaşanmıştır. Bu nedenle limanlarımızın gelişimi evrensel sürdürülebilirlik standartları çerçevesinde bir sürekliliğe sahip olmalıdır. Başta “Yeşil Dönüşüm” olmak üzere yenilenebilir enerjiye dayalı dijital/teknolojik bir dönüşüm ile birlikte ihtiyaçları çok hızlı bir şekilde önümüzdeki temel konuların başında gelmektedir. 2050 yılında karbon-nötr olma hedefine yönelik yeşil ekonomi yol haritasının gerekliliklerini tüm paydaşlarının katılımıyla hazırlayan, kararlı uygulamaları sinerji içinde gerçekleştirecek kurumsal yapıları oluşturan, ekosistemin dengesini gözeten, gelecek kuşaklara yeşil ekonomik dönüşümü içselleştirmiş bir liman yönetim modeli sunan ve her şeyden öte limancılık işkolumuzda toplumsal cinsiyet eşitliğini vazgeçilmez bir iş modeli haline getirmiş bir limancılık sektörünün temellerini ve paradigmasını oluşturma görevi şüphesiz ki TÜRKLİM’in en öncelikli vizyonudur. Doğal olarak uluslararası bağlantıları, küresel ortaklık ve paydaşlık nitelikleri çok yüksek seviyede olan limancılık sektörünün bu paradigma ve iş modeli etrafında yükselmesinin ve büyümesinin önünü açmak, başta yeşil dönüşüm olmak üzere küresel uygulamalarla uyumlu bir şekilde limancılık sektörümüzü çok daha yüksek bir seviyeye taşımak amacıyla yol haritalarını, ihtiyaç ve etki analizlerini, kapasite ihtiyaçlarını ve mevzuat gereksinimlerini belirleyecek çalışmalarını başta kamu idaremiz olmak üzere tüm paydaşlarımızla birlikte yapmak TÜRKLİM’in temel görevleri arasında olacaktır.” Limanlar yaşanan büyük afetlerde ülkemizin hayat ve can kapılarıdır Limanların aynı zamanda tehlikeli yükleri de elleçleyen lojistik üsler olduğunun altını çizen Erdemir, “Konteynerler içinde de tehlikeli yükler taşınabilmektedir. Yaşanan afetler limanlarımızı da etkileyebilmektedir. 2017 yılı Temmuz ayında İstanbul’da etkili olan şiddetli fırtına nedeniyle TCDD Haydarpaşa Limanı’ndaki tonlarca ağırlığındaki 5 vinç devrilmiş, bir vincin yağ varillerinin üzerine devrilmesi sonucu yangın çıkmıştır. 11 ili etkileyen iki büyük depremde İskenderun Limanımızın geri sahasında konteynerlerden kaynaklı yangının söndürülüp kontrol altına alınması birkaç gün sürmüştür. Yangının kontrol alınmasıyla beraber limandaki destek ve yardım gemilerinin operasyonları başlamıştır. Yani son derece kritik konumdaki limanımız hemen devreye alınarak hizmete başlamıştır.” dedi. Depremin ilk saatlerinden itibaren hayata geçirdikleri çalışmalar ile ilgili de bilgi veren Erdemir, “TÜRKLİM olarak içinde Taşucu’dan İskenderun’a kadar olan bölgede yer alan tüm liman işletmelerimizin, Ceyhan, İskenderun ve Mersin liman başkanlıklarımızın, Mersin Deniz Ticaret Odası ile İMEAK İskenderun Deniz Ticaret Odası’nın da olduğu bir “Kriz ve Destek Masası” kurulmuştur. Bu operasyonların içinde yer alan UTİKAD, UND, Demiryolu Taşımacıları Derneği, LODER, KOSDER, Türkiye Nakliyatçılar Derneği, UND gibi sektörel kuruluşları, Ege ve Marmara’daki limanlardan bölgeye RO-RO ve gemi seferleri düzenleyen RO-RO operatörü şirketlerimizle RO-RO yanaşan liman işletmelerimiz de bu destek operasyonlarına iştirak etmişlerdir. Başta Marmara ve Ege Bölgesi olmak üzere limanlarımızdan İskenderun Körfezi’ne denizyoluyla yardımların ulaştırılması adına gemi organizasyonları yapılmaya başlanıldığı için bu masa aracılığıyla ve AFAD ile koordinasyon halinde gemilerle yapılan afet destek operasyonlarının kesintisiz ve sıkıntısız yapılması sağlanmıştır. Ayrıca bölge limanlarının kendi aralarındaki ekipman, malzeme ve personel desteğini, limanların mevcut imkanlarını birleştirip birbirlerine desteğini de organize etmeye, başta AFAD ve Denizcilik Genel Müdürlüğü olmak üzere lojistik sektörünün birçok kuruluşuyla etkin bir iş birliği ve koordinasyon kurulmuştur. Böylelikle tüm ulaşım modlarını temsil eden kuruluşlarla birlikte bir “Afet Lojistiği Koordinasyon Kurulu” olarak çalışılmaya başlanmıştır.” diyerek sürecin sıkıntısız ve kesintisiz olarak devam ettiğini aktardı. “İskenderun Körfezi’ndeki liman yatırımlarının çok daha yeni ve güncellenen deprem yönetmeliklerine göre inşa edilmiş olmaları, denizyolu ulaştırmasının sıkıntısız işlemesini sağlamıştır. Yaşanan depremlerle ortaya çıkan risklere baktığımızda Türkiye’de yürürlükte olan mevzuatlarda, teknik şartnamelerde geleceğe dönük olarak neler yapılması gerektiğine ilişkin yol gösterici bilginin de ortaya çıkmasını sağlamaktadır. Başta Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü, Tersaneler ve Kıyı Yapıları Genel Müdürlüğü ve Denizcilik Genel Müdürlüğü olmak üzere ilgili kurumlarımızın da çıkaracağı çok sayıda sonuç olacaktır.” diyerek açıklamalarına devam eden Erdemir Türkiye’nin güncellenen deprem risk haritalarına bakıldığında Karadeniz hariç limanların toplu bulunduğu Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesi’nin deprem riski en yüksek bölgeler olduğunu belirterek, “Bu açıdan TÜRKLİM olarak idaremizin birimleriyle de koordinasyon halinde limanlarımızın deprem riskine göre hazırlığı ve güçlendirilmesiyle ilgili teknik çalışmalar ayrıca yapılacaktır. Yine başta arama, kurtarma ve afete karşı hızlı ve etkili müdahale yapabilmek adına limanlarımızın personel açısından güçlendirilmesi, afete uğrayan limanlarımıza destek verecek limanların eşleştirilmesi dahil önümüzde çok sayıda ödevimiz vardır. Afetler aynı zamanda denizyolu ulaştırmasının ve limanlarımızın ne kadar önemli hayati olduğunu da göstermiştir ki bugün İskenderun Körfezi’ndeki limanlarımız bu hizmetleri kesintisiz vermektedir. Yani limanlarımız sadece denizyoluyla yapılan dış ticaretimizin değil, afetlerde ülkemizin can ve hayat kapılarıdır.” diyerek sözlerini sonlandırdı.