Hizmetix Blog Gastro 2025’te 70 milyar doları hedefleyen franchise sektöründe yerelin gücü artıyor
Gastro

2025’te 70 milyar doları hedefleyen franchise sektöründe yerelin gücü artıyor

Franchise sektörü, sürdürülebilirlik ve dijitalleşme odaklı büyüme stratejileriyle 2025’te 70 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğüne ulaşmayı hedefliyor. Zincir işletmelerin yüzde 80’inin gıda alanında olduğunu söyleyen UFRAD Franchising Derneği Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Aydın, Türkiye’de yeme-içme sektörünün özellikle yerel lezzetlere olan talebi ve franchise markalarının dinamik yapısının avantajını kullandığını söyledi.

2024 yılında yaşanan ekonomik zorlukları göz önünde bulundurduğumuzda yeme-içme pazarı bu yıl nasıl bir büyüklüğe ulaştı, franchise sektörü burada nasıl bir pazar payına sahip? 2025 yılına ilişkin franchise sektörüne yönelik büyüme öngörüleriniz nedir?

Türkiye’de gıda, franchising algısı en yüksek sektör olarak karşımıza çıkıyor. Zincir işletmelerin yüzde 80’inin gıda olduğu ifade ediliyor. Ekonomik zorluklara rağmen, 2025 yılı itibarıyla franchise sektörünün 70 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşacağını öngörüyoruz. Gıda sektörü ise bu pazarın yaklaşık yüzde 30’luk oranını kapsamaktadır.

Franchising sektörü, hızla değişen dünyamızda her geçen gün yeni dinamiklerle karşılaşıyor. 2025 yılında da, bu değişimin en belirgin iki unsuru sürdürülebilirlik ve dijitalleşme olacaktır. Sürdürülebilirlik ve dijitalleşmenin entegrasyonu, franchising sistemlerini geleceğe hazırlıyor. Sürdürülebilir iş uygulamaları ile dijital teknolojileri bir araya getiren markalar, geleceğin iş dünyasında kalıcı olacaklardır. Özellikle yapay zeka tabanlı müşteri hizmetleri, veri analitiği ile pazarlama stratejileri geliştirme ve dijital ödeme sistemleri franchise dünyasında öncelikli konular arasında yer alıyor.

UFRAD olarak, sektörün büyümesine öncülük etmeye ve girişimcilerle markalar arasında güçlü bir köprü oluşturmaya devam edeceğiz. Bu doğrultuda, Türkiye’nin en büyük fuarcılık firması TÜYAP ile iş birliği içinde 5-8 Şubat 2025 tarihlerinde TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenleyeceğimiz Franchise İstanbul Expo 2025’te yeni iş birliği fırsatlarını gündeme taşıyacak ve sektörün daha geniş bir kitleye ulaşmasına katkı sağlayacağız. Fuarda, yurt dışına açılmak isteyen markalar için büyük bir fırsat sunarak, birçok uluslararası yatırımcıyı bir araya getireceğiz. Bu etkinlik, global ölçekteki büyüme hedeflerini gerçekleştirmek isteyen yerli ve yabancı girişimciler için önemli bir platform olacak. Böylece, hem yerel hem de uluslararası pazarda güçlü bir etki yaratmayı amaçlıyoruz.

Yeme-içme sektöründe bu kadar çok markanın yer alması nasıl bir rekabet ortamı doğuruyor, bu markaların rekabete katkısı konusunda neler söylersiniz?

Yeme-içme sektörü, Türkiye’nin en dinamik ve hızlı büyüyen alanlarından biri olarak, yüzlerce markanın faaliyet gösterdiği büyük bir rekabet ortamına sahip. Bu rekabet, sektörün gelişimine önemli katkılar sağlıyor ve tüketicilere daha fazla seçenek sunarken markaların da kendilerini sürekli yenilemesini gerektiriyor.

Rekabet ortamının en önemli çıktılarından biri, kalite standartlarının yükselmesi ve markaların yenilikçilikle ön plana çıkma çabasıdır. Tüketicilerin artan beklentileri doğrultusunda markalar, hem ürün kalitesinde hem de müşteri deneyiminde iyileştirmeler yapıyor. Özellikle sağlıklı menüler, sürdürülebilir ambalajlar ve dijitalleşme gibi yenilikçi çözümler bu rekabetin doğrudan bir sonucudur.

Bir diğer önemli katkı, fiyat avantajı ve tüketiciye sunulan çeşitliliktir. Markalar, daha geniş bir kitleye ulaşmak için hem uygun fiyatlı hem de farklılaştırılmış ürünler sunmaya çalışıyor. Bu durum, tüketiciler açısından daha fazla alternatifin doğmasına olanak tanıyor.

Ayrıca, franchise sistemlerinin sektördeki rolü, bu rekabetin düzenlenmesine ve markaların profesyonel yapılarla büyümesine destek olmaktadır. UFRAD olarak, bu rekabet ortamını sağlıklı bir şekilde sürdürmek adına girişimcilere ve markalara rehberlik etmeye devam ediyoruz. Rekabetin güçlü olması, yeme-içme sektörünü daha inovatif, daha sürdürülebilir ve dünya çapında rekabet edebilir hale getiriyor.

Yurt dışında çok sayıda zincir restoran markasının kepenk kapattığını görüyoruz, Türkiye için de böyle bir durumun yaşanması söz konusu olur mu, yükselen gıda fiyatları karşısında sektör nasıl bir politikayla hareket etmeli?

Son yıllarda, özellikle yurt dışında birçok zincir restoranın ekonomik dalgalanmalar ve artan maliyetler nedeniyle kapanmak zorunda kaldığını görüyoruz. Ancak Türkiye, güçlü franchise yapısı, yerel piyasa dinamiklerine olan duyarlılığı ve tüketici alışkanlıklarını doğru analiz edebilen markaları sayesinde bu tür bir tabloya daha dirençlidir. Yeme-içme sektörü, özellikle yerel lezzetlere olan talebin ve franchise markalarının dinamik yapısının avantajını kullanarak bu zorlukların üstesinden gelmeye devam ediyor.

Bununla birlikte, yükselen gıda fiyatları sektörü ciddi şekilde zorlamakta ve markaları daha dikkatli stratejiler geliştirmeye zorlamaktadır. Bu noktada, markaların maliyet yönetimine odaklanarak tedarik zincirlerini optimize etmesi büyük önem taşıyor. Yerel üreticilerle kurulacak güçlü iş birlikleri ve dijitalleşmeye yapılan yatırımlar, operasyonel verimliliği artırarak maliyet baskısını hafifletebilir. Ayrıca, tüketici taleplerine uygun hizmet politikaları geliştirerek geniş bir kitleye hitap edilmesi sağlanabilir.

Franchise sistemi, bu süreçte markalara önemli avantajlar sunmaktadır. Girişimcilik ruhunu destekleyen bu model, markaların risklerini dağıtarak sürdürülebilir büyümelerine olanak tanıyor. Türkiye’nin güçlü franchise altyapısı ve yenilikçi yaklaşımları sayesinde, sektörün bu tür zorlukların üstesinden gelme kapasitesine sahip olduğuna inanıyoruz.

Exit mobile version