13 Ekim 2024
Beşyol Mahallesi 1.İnönü Caddesi 18/8 Küçükçekmece İstanbul
Sağlık

DEPREM SONRASI KAYGI NORMAL BİR DURUM

Deprem deneyimi kişiler üzerinde önemli ölçüde etki gösterebiliyor. Deprem deneyimine ek olarak tüm bu süreçlere ait uzman konuşmaları, haberler, görüntüler gibi farklı uyaranlar ile aşırı uğraş hali bu etkiyi daha çok artırabiliyor. Deprem anında ve sonrasında yaşanan kaygı normal olarak kabul edilse de bu durum günler, aylar hatta yıllar boyunca devam edebiliyor.

T ürkiye’nin deprem bölgesi olması kişilerin zihninde deprem tehdidi algısını devamlı olarak sürdürmesine ve herhangi bir deprem deneyiminin olmamasına rağmen kaygı seviyesinin artmasına neden olabilir. Buna ek olarak, deprem gibi yaşamsal tehdit oluşturan durumlara maruz kalma hali kaygı seviyesinin anlaşılır şekilde artmasına ve normal olarak kabul edilen bu kaygının deprem deneyimiyle birlikte travmatik bir duruma dönüşmesine sebep olabilir. Moodist Hastanesi’nden Klinik Psikolog Eslem Fulya Ekşi, deprem gibi travmatik deneyimlerin başlangıçta çoğu kişiyi olumsuz etkilediğini fakat bazı insanlar için travma etkisinin zamanla azalırken bazıları için ise aylar, hatta yıllar boyu devam edebildiğini belirtiyor. Ekşi şöyle devam ediyor: “Yaşanan deprem travmasının uzun sürmesi kişinin hayatının çeşitli alanlarında işlev kaybına neden olabilir. Kişi bu durum ile başa çıkmakta zorlanabilir, psikolojik iyilik hallerinde zamanla azalma görülebilir ve kişi olumsuz deneyime ait anları zihninde tekrar yaşayabilir. Böyle bir durumda travma sonrası stres bozukluğu riski göz önünde bulundurulmalı ve kişinin psikolojik olarak destek alması gerekebilir.” Deprem sonrasında bir süre kaygılı hissetmenin normal bir süreç olduğunu da belirten Ekşi, “Deprem anının ardından kaygı belirtileri görülebilir. Bu belirtiler bir süre varlığını sürdürebilir ve kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyebilir. Önemli olan bu kaygı ile baş etmeye çalışmak ve yaygınlaşarak kişinin işlevselliğini bozmasını engellemektir. Deprem anını tekrar tekrar konuşmak, o ana ilişkin detaylara maruz kalmak kişinin kaygı durumunu kontrol etmesini engelleyebilir. Bu nedenle kişinin bu kaygı hali ile işlevsel bir şekilde başa çıkmayı amaçlaması önerilir.” diyor. Çocukların iyi olma hali için en etkili yol doğru iletişim Depremin yaraları sarılırken deprem bölgesinde ve ekranlar vasıtasıyla tüm Türkiye’de çocuklar da gelişmelerden olumsuz yönde etkilenmeye devam ediyor. Deprem sonrası çocukların travma belirtileri gösterebileceğini ve kaygı yaşayabildiklerini vurgulayan Sabri Ülker Vakfı, bu süreci çocukların en az hasarla atlatabilmeleri için deprem sonrası doğru iletişime yönelik önerileri sıralıyor. Çocuğunuzla depremle ilgili konuşmayı ertelemeyin Hiçbir çocuk bir olayı konuşmayarak ya da düşüncelerinden bu olayı atarak yarar sağlayamaz. Depremi ve yıkıcı etkilerini konuşmak yetişkinler için de zor bir süreçtir. Çocuklar ebeveynlerinin bir olayla ilgili çok üzgün ya da kızgın olduğunu hissederse konuyu gündeme getirmeyebilirler. Bu durumda çocuğunuzu konuşmaya zorlamayın ancak onunla konuşma arzunuzu gösterin. Yetişkinlerin uygun bir zamanda çocuklara depremle ilgili açıklama yapması, onları teselli etmesi ve sakinleştirmeleri gerekebilir. Yaş faktörünü göz önüne alarak yanıtlar verin Çocuklar için travmatik olaylar sonrasında kendinden emin ve kontrolünü kaybetmemiş bir ebeveynin sorumluluğunda olmak bu sürecin atlatılması açısından büyük önem taşıyor. Kendinizi kötü hissediyorsanız, çocuğunuza hislerinizi kısaca açıklayın ve bu gibi olaylar karşısında hissettiklerinizin normal olduğunu vurgulayın. Travma ya da kriz durumlarında mutlaka çocuğunuza bilgi verin. Çocuğunuzla zor konuları konuşmaktan ve o sormadan konuyu açmaktan çekinmeyin. Bu bilgilendirme sırasında en önemli süreç ise çocuğa bu durumun nasıl anlatılacağı oluyor. Burada belirleyici kriter, bilgi verirken çocuğunuzun gelişimine ve yaşına göre hareket edilmesidir. İyi bir gözlemci olun Travmatik olay sonrası akut dönemde çocuklarda bazı belirtiler olur. Belirtileri fark etmek erken müdahale için önemlidir. Bu dönemde çocuklarda sıklıkla şu davranışlar görülebilir: Tekrarlama (aynı resimleri yapma, vb.), kaçınma (gündüz düşleri, yalnızlığı tercih etme, içine kapanma), fizyolojik tepkisellik (yeme, içme uyku sorunları, aşırı hareketlilik, vb.) gibi belirtilerin görülmesi akut dönemde normaldir. Çocukların bu davranışlarına karşı duyarlı olun, eleştirmeyin, hemen düzeltmeye kalkışmayın. Bu süreci yaşayan çocuklar mutlaka izlenmelidir. Bu davranış modelleri 3 günden fazla devam ettiği takdirde mutlaka profesyonel bir desteğe başvurulmalı. Oyun tedavi edicidir Bir afet sonrasında çocuklarla birlikte rahatlatıcı, eğlenceli bir şeyler yapmak ya da onlarla oyunlar oynamak size öncelikli ihtiyaç olarak gelmeyebilir. Ancak çocukların deprem sonrasında yeniden toparlanmaları için onlarla birlikte hoşça vakit geçirecek aktiviteler yapmak oldukça önemli ve gereklidir. Oyun ise çocukların kendilerini en iyi ifade edebildikleri yöntemlerden biridir. Travma deneyimi yaşayan çocukların arkadaşları ile oyunlar oynayabilecekleri fırsatlar yaratmak faydalı olacaktır. Sağlıklı bir iletişim için doğru kelimeler Sağlıklı bir iletişim için yetişkinlerin çocuklara doğru kelimelerle ve jestlerle yaklaşması çok önem taşır. Çocuklarınız için yapabileceğiniz en iyi ve anlamlı şeylerden biri onları dinlemektir. Çocuğunuzu dinleyin, soru sormalarına izin verin ve görüşlerine saygı gösterin. Çocuklarla karşılıklı konuşmak, onlarla sohbet etmek, birlikte resim yapmak ya da oyun oynamak çocukların yaşadıkları bu zorlu süreci atlatmaları için en sağlıklı ve doğal yoldur. Aynı deneyimi yaşamış olsanız dahi çocukların o esnada ne hissettiklerini tam olarak anlamanız mümkün değildir. Bireyler olaylara karşı ortak tepkiler verse de aslında bu tepkiler parmak izleri kadar farklıdır. Bunun yerine çocuklara, deprem deneyimlerini sizinle paylaşmaları için sorular sorabilirsiniz. Depremin yıkıcı etkilerine maruz kalan çocuklar için ilk yapılması gerekenin psikososyal müdahale olduğunu söyleyen Biruni Üniversite Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Öğr. Günay Budagova da, “Bu müdahalelerin amacı depremzedelerde travmanın kalıcı olma riskini ve travma sonrası stres bozukluğu etkisini minimuma indirmektedir.” şeklinde konuştu. Çocuklara güvende oldukları hissini vermenin son derece önemli olduğunu ifade eden Budagova, “Bunun için mümkün olduğunca ebeveynleri ile bir arada olmaları, ebeveynleri yoksa tanıdıkları, bildikleri kişilerle olmaları için uygun ortam sağlanmalıdır. Bu süreçte çocukların yaşlarına uygun resim çizmek, şarkı söylemek gibi farklı meşguliyetlerle oyalanmaları gerekmektedir.” dedi. Deprem sonrası çalışan psikolojisi için neler yapılmalı Büyük depremlerin sonrasında şirketler de çalışanlarının mental sağlığı için profesyonel desteğe ihtiyaç duyuyor. Bütünsel sağlık yönetimi şirketi LifeClub Genel Müdürü Elif Elkin, “Deprem felaketinin boyutunun ve yıkıcılığının büyüklüğü, deprem bölgesi ile birlikte evlerde televizyon başında olan herkesi derinden etkiledi. Bu toplumsal psikolojik travma günlük hayatımıza ve iş yaşamımıza da sirayet etti. İş dünyası neredeyse durma noktasına geldi diyebiliriz. Normal yaşamımıza dönmeye çalışınca sanki bir suçluluk duygusu hissetmeye başladık. Çaresizliğin verdiği öfke hali de işin başka bir boyutu oldu. Tüm bu psikolojik gelgitler normal yaşamımızı sürdürülmez hale getirdi ve getirmeye devam ediyor. İşin üstesinden gelmeye zorlandığımızda profesyonel bir desteğe başvurmamız kaçınılmaz hale geliyor.” dedi. İş dünyasının yaşadığı “İkincil Travma”nın derin izler bırakmaması için hızlıca eyleme geçilmesi gerektiğinin de altını çizen Elkin, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:

Çalışanlarınızın duygularını ve neye ihtiyacı olduğunu dinleyin “Seismophobia” olarak adlandırılan deprem korkusu herkeste aynı derecede olmadığı için özellikle bu fobiye sahip kişilerin özel destek almasına yardımcı olun İhtiyacı olan çalışanlarınızın özel profesyonel destek almasını sağlayın Psikolojik desteği ek olarak wellbeig çalışmaları ile tamamlayın Rezilyansı artırmaya yönelik çalışmalar yapın