Altın Madencileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Yücel, sorumlu ve sürdürülebilir madencilik alanında altın madencileri olarak yürüttükleri çalışmalara değinirken, altın madenciliğinin Türkiye’nin geleceğindeki konumuna ilişkin öngörülerini de okurlarımızla paylaştı.
Türk madencilik sektörünün mevcut konumu ve geleceğine dair görüşlerinizi okurlarımızla paylaşır mısınız?
Türkiye’de 2023 yılında yaklaşık 840 milyon ton maden üretildi. Bir başka ifadeyle ülkemizde kişi başına üretilen maden miktarı yaklaşık 10 ton. Kişi başı maden tüketimi ile sanayileşme arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Gelişmiş ülkelerde kişi başına maden tüketimi 15-25 ton arasında değişmektedir.
Ülkemizde maden üretmek için kazılan alanlar 780 bin km2’yi bulan yüzölçümümüzün sadece binde birini teşkil etmektedir. Ülkemizdeki maden üretimi sanayimizin ihtiyacını karşılamaya yetmediği için, maden açığımızı çok ciddi bedeller ödeyerek ithal ederek karşılıyoruz. 2023 yılında enerji, maden ve ara malları dış ticaret açığımız 106 milyar dolar. Sanayimizin hammadde girdisini kendi maden kaynaklarımızdan temin edebilmemiz ve her yıl giderek artan madencilikten kaynaklı dış ticaret açığımızın azaltılması için, madencilik yatırımlarını artırmamız gerekiyor.
Sanayimiz 100 dolarlık üretim yapabilmek için, 80 dolarlık ithalat yapmaktadır. Bu nedenle döviz kurundaki her artış yatırım ve üretim sürecinde girdi maliyetlerinin artmasına neden olmaktadır. Girdi maliyetlerindeki artış, üretim maliyetine yol açmakta, üretim maliyetindeki artış fiyatlara yansımakta, fiyatlardaki artış ise ülkede enflasyonun artmasına ve dolayısıyla hayat pahalılığına yol açmaktadır.
Sanayimiz üretim girdilerini döviz yerine TL ile karşılayabilse, üretim yapabilmek için maliyeti yüksek döviz bulmak zorunda kalmayacaktır. Sanayimizin hammadde ve ara mal ihtiyacını dövize ihtiyaç duyulmadan, kur riski sıkıntısı yaşanmadan kendi yer altı kaynaklarımızdan
karşılayabildiğimiz oranda, dış ticaret açığımız ve dışa bağımlılığımız azalacaktır.
Türkiye’nin dış ticaret açığında madencilik çok önemli bir paya sahiptir. Ülkemiz 2023 yılında altın, demir-çelik-hurda, alüminyum, bakır, kurşun, çinko, kömür ve gübre yapımında kullanılan potas ithalatına 65 milyar dolar ödemiştir. Türkiye’nin cari açığının önemli bir kısmını oluşturan altın ve diğer madenlerin ithalatını önleyecek maden kaynaklarımız olmasına rağmen madenlerimizi katma değeri yüksek ürünlere dönüştürecek nitelikli yatırım eksikliğimiz var. Madencilik sektörü ülkemizin demir, kömür, bakır, kurşun, çinko, altın, mermer, taş ocağı gibi maden ve hammadde ihtiyacını karşılanmasından sorumludur. Ancak ülkemizde bugüne kadar tespit edilen maden potansiyelleri ve rezervlerini üretime dönüştürmede ciddi sorunlar yaşıyoruz.
Ülkemizde altın madenciliği en çok tartışılan sektörler arasında yer alıyor. Sektörün bu konudaki yaklaşımı nedir? Madencilik yaptığınız bölgelere ne gibi katkılar sağlıyorsunuz?
Yaklaşık 30 yıldır altın aramalarında siyanür kullanıldığını, altın üretmek için toprakların siyanürle zehirlendiğini, siyanürün kansere neden olduğuna ilişkin kasıtlı haberler yapılmaktadır. Maalesef ülkemizde 30 yıldır siyanürü konuşuyoruz. Ülkemizde altın madeni aramalarında siyanür kullanıldığına ilişkin yapılan asılsız haberler sonucunda kamuoyunda altın madeni aramalarında siyanür kullanıldığı algısı yaratılmıştır. Altın aramalarında KESİNLİKLE siyanür KULLANILMAZ. Siyanür altının aranmasında değil, üretimi aşamasında kullanılmaktadır. Üniversitelerimizin maden-jeolojijeofizik mühendisliği bölümlerine, Maden Tetkik Arama Genel Müdürlüğü’ne veya Altın Madencileri Derneği’ne bir telefonla ulaşıp altın madeni aramalarında siyanür kullanılıp kullanılmadığını sorup öğrenmek ve kamuoyunu doğru bilgilendirmek mümkünken, bilerek veya bilmeyerek yıllardır kamuoyunun yanlış bilgi ve algıyla kandırılmasına alet olunmaktadır.
Aynı şekilde altın üretimi topraktan değil yer altında gömülü altın içeren kayalardan yapılmaktadır. ABD’de Kanada’da, İsveç’te, Finlandiya’da altın içeren kayalardaki altının kayalardan ayrıştırılmasında hangi teknoloji kullanılıyorsa aynı teknolojilerle ülkemizde altın üretilmektedir. Ülkemizde kullanılan siyanür kimyasallarının yaklaşık %4’ü altın üretiminde, geri kalanı ise başta sentetik iplik ve kumaş imalatı, naylon, plastik, kuyumculuk, metal kaplama, metal işleme, eczacılık olmak üzere başka sanayi dallarında yaygın olarak kullanılmaktadır. Ülkemizdeki siyanürün kullanıldığı diğer alanlar hiç tartışma konusu yapılmazken, neden altın üretiminde kullanılan siyanür 30 yıldır hedef alınmaktadır?
Siyanürün çevre ve insan sağlığına duyarlı nasıl yönetileceğine dair uluslararası regülasyon vardır. Ülkemizde altın üretiminde kullanılan siyanür bu regülasyona göre yönetilmektedir. Altının siyanürle ayrıştırılabilmesi için suyun içine mutlaka kireç ilave edilmesi gerekmektedir. Suyun içine yeterli miktarda kireç ilave edildiğinde siyanürün çevre ve insan sağlığına zarar vermesi söz konusu olamaz. Bu nedenle altın üretim tesislerinde siyanür yönetimi çok kolay bir uygulamadır.
2023 yılında Türkiye’nin ihracat ettiği tüm malların 1 kg’nın ortalama değeri 1,5 dolar, 2023 yılında Türkiye’nin ihraç ettiği madenlerin 1 kg’nın ortalama satış değeri 0,2 dolar, 2023 yılında üretilen 1 kg altının yıllık ortalama değeri ise 62.411 dolardır. (Kasım 2024 itibariyle de 1 kg altının fiyatı 87.000 dolar). Görüldüğü gibi ülkemizde katma değeri en yüksek ürünlerin başında açık ara altın üretimi gelmektedir. Ülkemizin kalkınması, yüksek katma değerli ürünler üretmekten geçmektedir. 2023 yılında madenlerden üretilen 36 ton altının ekonomimize katkısı 2,3 milyar dolar olup tamamı Merkez Bankası tarafından TL ödenerek satın alınmıştır. Dolayısı ile ülkemizde gerçekleştirilen altın üretimi ile 2023 yılında 2,3 milyar dolar döviz tasarrufu sağlanmıştır. Orman alanlarımızın on binde 1,3’ü altın üretimi için geçici olarak kullanılmaktadır. Rezervi biten sahalar Orman Genel Müdürlüğü’nün belirlediği rehabilitasyon standartlarına göre rehabilite edilerek tekrar doğaya kazandırılmaktadır. Diğer sanayiciler devlete kurumlar vergisi, sosyal güvenlik pirimi, stopaj ve damga vergileri olmak üzere 4 kalem vergi ödemektedir. Madenciler ise diğer sanayicilerin ödedikleri 4 kalem vergiye ilaveten her sene ruhsat bedelleri, orman izin bedelleri, rehabilitasyon bedelleri, devlet hakkı bedelleri olmak üzere toplam 8 kalem vergi ve izin bedeli ödemektedir. Devlet hakkı madencilerin ödediği 8 kalem vergi ve izin bedellerinden sadece birisidir.
Altın madencileri 2023 yılında üretilen 36 ton altın için 6,2 milyar TL kurumlar vergisi, 3,8 milyar TL devlet hakkı, 550 milyon TL orman izin bedeli ödemiştir. Altın işletmelerinin olduğu yörelerde 2023 yılında üretim için gerekli mal ve hizmet alımı için 25 milyar TL harcanmıştır. Ülkemizde madenlerden üretilen altın külçelerin yurt dışına satılması yasaktır. Ülkemizde üretilen altınlar Merkez Bankası tarafından satın alınmaktadır. Merkez Bankamız, kuyumculuk ve mücevher sektörümüz, şirketlerin ve vatandaşlarımızın altın talebini karşılamak için altın üretimini artırması gerekmektedir. Aksi halde her yıl on milyarlarca doların yurt dışına aktarılması gerekecektir. 2022 yılında 20 milyar dolar olarak gerçekleşen altın ithalatımız, 2023 yılında ise yaklaşık 30 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir
Görüldüğü üzere, her yıl sırf altın talebini karşılayabilmek için ülkemiz ekonomisi milyarlarca dolar açık vermektedir. Oysa ki, ülkemizde işletilen altın maden sahalarında üretimin artırılması, yeni keşfedilen rezervlerin üretime geçmesi altın ithalatından kaynaklı dış ticaret açığımızın azalmasını sağlayacaktır.
Sürdürülebilir madencilik tüm dünya için oldukça önemli. Bu alanda altın madencileri olarak ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Madencilik faaliyetlerinin gerçekleştirildiği arazilerin, maden bittikten sonra rehabilite edilerek doğaya yeniden kazandırılması günümüzde yasal bir zorunluluktur. Altın madencileri paydaşları ile bir araya gelerek madencilik faaliyetleri öncesinde, sırasında ve sonrasında yörenin havasının, suyunun, toprağının, yörede yetiştirilen ürünlerin zarar görmemesi için aldıkları ve alacakları önlemleri anlatıp, insanların endişelerini gidererek yörede yaşayanların desteklerini almaktadır. Bu durum, çevre değerlerinin denetimine yörede yaşayanların dâhil edilmesi ile daha da önem kazanmaktadır.
Örneğin altın madenciliğinde hayata geçirilen yöntem ile valilik koordinasyonu ile yörenin muhtarları, STK temsilcileri, ilgili kurum temsilcileri ve şirket yetkilisinden oluşan bir izleme denetleme komisyonunca, henüz maden sahasında herhangi bir faaliyete başlamadan halihazırdaki hava, su, toprak numuneleri alınarak, uluslararası güvenirliliğe sahip akredite bir laboratuvara analize gönderilip kayda geçirilmektedir. Analiz sonuçları ilgili paydaşlar ile paylaşılır. Maden faaliyete geçtiğinde aynı komisyon gözetiminde belirli sürelerde yine numuneler alınarak analiz sonuçları ilk başta alınan sonuçlarla mukayese edilir. Analiz sonuçlarında şayet olumsuz bir durum tespit edilir ve bu olumsuz durumun madenin faaliyetinden kaynaklandığı anlaşılırsa, belirli bir sürede bu durumun düzeltilmesi için süre verilir, eğer bu sürede gerekenler yapılmaz ise yapılıncaya kadar işletmenin faaliyeti sonlandırılır. Böylece şeffaf bir süreçle hem maden şirketi ve yöre halkı hem de devlet ortaklaşa sorumluluk alması sağlanmaktadır.
Altın madenciliğinin ülkemiz geleceğindeki yeri hakkında neler söylersiniz? Sorumlu ve sürdürülebilir altın madenciliğinin gelişimi adına ne gibi adımlar atılmalı?
Altın ithalatı dış ticaret açığımızda çok önemli bir paya sahiptir. Altından kaynaklı dış ticaret açığımızı azaltmanın yolu, altın üretimini artırmaktan geçmektedir. 6.500 ton altın potansiyeline sahip olan ülkemizin 2020 yılında ulaştığı yıllık 42 ton altın üretimini yılda 100 tona çıkarması beklenirken, altın üretimi artacağına düşüşe geçip 36 ton seviyesinde kalmasının nedenlerinin araştırılması gerekir. Türkiye’de altın madenciliğinin geleceği, madencilikteki kurumsal yatırımcıların kabul edebileceği güvenli bir yatırım ortamının yaratılması ve sürdürülebilirlik koşullarının sağlanması ile yakından ilgilidir.
Maden aramalardaki düşüş, sektörün geleceği için çok ciddi bir tehlike yaratmaktadır. En azından her yıl üretilen altın kadar yeni altın rezervinin keşfedilmesi gerekir ki sürdürülebilirlikten bahsedilebilsin.
Türkiye, altın madenciliğinde kendi potansiyelini keşfedip madenlerden çıkardığı ham maddeyi metale, metali de katma değeri yüksek mücevherat ürünlerine dönüştürebilen ve bu sayede ekonomimize sağladığı istihdam, katma değer ve vergi bakımından önemli bir başarıya imza atmıştır. Önemli olan bu başarılı modeli kesintiye uğratmadan geliştirerek sürdürebilmektir.
Altın madenciliğinin geleceği, aramalara harcanan risk sermayesinin miktarı ve yatırımcıya güven veren uygulamalar ile doğrudan ilgilidir. Altın üretimini yıllık 100 tona çıkarma hedefine ulaşabilmek için; altın madenciliğine yaklaşık 10 milyar dolarlık yeni arama ve yatırım sermayesi gerekmektedir. Bu sermayeyi sektöre çekebilmek için öngörülebilir bir yatırım ortamına ihtiyaç vardır.