10 Ekim 2025
Beşyol Mahallesi 1.İnönü Caddesi 18/8 Küçükçekmece İstanbul
Ekonomi Son Dakika

Ekonominin Çarkları Sürdürülebilirlikle Dönüyor

Küresel ekonominin dinamikleri her geçen gün yeniden tanımlanıyor. Bugün geldiğimiz noktada; büyüme, kârlılık ve rekabet gücü kavramlarının tek başına yeterli olmadığı, sürdürülebilirlik ilkesinin iş dünyasının merkezine yerleştiği bir dönemi yaşıyoruz. Artık yalnızca üretim süreçlerinde değil, tedarik zincirinden lojistiğe, pazarlamadan insan kaynaklarına kadar her alanda sürdürülebilirlik stratejileri belirleyici rol üstleniyor. Küresel markaların yatırım kararları, finans kuruluşlarının destek politikaları, hatta tüketici tercihleri bile çevresel ve sosyal sorumluluk performansına göre şekilleniyor. Kısacası, ekonominin çarkları geleceği güvence altına alan bu yeni anlayışla dönüyor.

Türkiye’de de son yıllarda önemli bir farkındalık ve dönüşüm süreci gözlemleniyor. Yeşil mutabakat çerçevesinde yapılan düzenlemeler, karbon emisyonlarının azaltılmasına yönelik hedefler, yenilenebilir enerjiye artan yatırımlar ve döngüsel ekonomi uygulamaları, şirketlerin gündemini doğrudan etkiliyor. Artık her sektör kendi içinde bu dönüşüme ayak uydurmak hem ulusal hem de küresel pazarda rekabet gücünü korumak zorunda.

Sürdürülebilirlik, yalnızca çevreyi korumakla sınırlı değil; aynı zamanda yeni nesil iş modelleri geliştirmek, istihdam yaratmak, verimliliği artırmak ve toplumun yaşam kalitesini yükseltmek anlamına geliyor.

Önümüzdeki dönemde ekonominin merkezinde yer alacak en güçlü gerçeklerden biri şu:

Sürdürülebilirliği odağına almayan hiçbir kurum, yarının rekabet dünyasında varlığını kalıcı kılmakta zorlanacak. Bu yüzden sürdürülebilirlik artık bir seçenek değil, iş dünyasının geleceğini belirleyen stratejik bir zorunluluk.

İklim Kanunu, Türk ticari hayatının geleceğini yeniden şekillendirecek

Küresel ölçekte sürdürülebilirlik kavramı yalnızca bir vizyon değil, ekonominin çarklarını yönlendiren en güçlü gerçeklik haline gelmiş durumda. Türkiye de bu dönüşümün dışında kalmıyor. Son yıllarda atılan adımlar, şirketleri daha yeşil, daha sorumlu ve daha şeffaf bir iş yapış biçimine yönlendiriyor. Bu adımların en kritik ve tarihi nitelikte olanı ise yürürlüğe giren Türkiye’nin ilk İklim Kanunu oldu.

İklim Kanunu, Türk ticari hayatının geleceğini yeniden şekillendirecek stratejik bir adım olarak görülüyor. İklim kanunu, şirketler için yeni bir dönemi başlatırken; emisyonları yönetme, raporlama ve azaltma yükümlülükleri artık yasal bir zorunluluk haline geliyor. Kanun, özellikle Avrupa Birliği’nin (AB) Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması (CBAM)’na uyum sağlama amacı taşıyarak, ihracat pazarlarındaki rekabet gücünü korumayı hedefliyor. Artık şirketlerin sürdürülebilirlik odaklı iş modellerini benimsemesi, küresel ticarette var olabilmenin temel şartı haline geliyor. İklim Kanunu şirketler için hukuki ve operasyonel anlamda yeni bir çağın kapısını aralıyor. Artık çevresel sürdürülebilirlik, bir kurumsal sosyal sorumluluk olmaktan öteye geçerek yasal olarak bağlayıcı bir yükümlülük haline geliyor.

İş gücü piyasası dönüşecek

Kanun, işletmelerin finansal yapılarını ve iş gücü piyasasını da dönüştürüyor. Düşük karbonlu ekonomiye geçiş süreci, yeni becerilere ve uzmanlıklara olan ihtiyacı artıracak. Enerji verimliliği uzmanlığı, karbon ticareti danışmanlığı, sürdürülebilirlik yöneticiliği ve yenilenebilir enerji teknisyenliği gibi roller, geleceğin meslekleri arasında öne çıkacak. Bu dönüşüm, mevcut çalışanların yeniden eğitim programları ile yetkinliklerini artırmasını zorunlu kılıyor.

Sürdürülebilirlik yöneticileri büyüme stratejisini şekillendiriyor

Kurumsal şirketlerde sürdürülebilirlik, iş stratejilerinin temel taşlarından biri haline geliyor. Avrupa’da büyük ölçekli şirketlerin %62’si Sürdürülebilirlik Yöneticisi (Chief Sustainability Officer) pozisyonunu yönetim kadrosuna entegre ederken, Türkiye’de de şirketlerin %84’ünde sürdürülebilirliği üst yönetim düzeyinde sahiplenerek yeni bir döneme giriyor. CEO’ların %78’i sürdürülebilirliği öncelikli gündem maddesi olarak görüyor. Avrupa’da büyük ölçekli şirketlerin %62’si Chief Sustainability Officer (CSO, Sürdürülebilirlik Yöneticisi) pozisyonunu yönetim kadrosuna entegre etmiş durumda. Ortadoğu’da ise bu rakam %50’ye ulaştı.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİN 3 BİLEŞENİ

EKONOMİ-TOPLUM-ÇEVRE

Sürdürülebilirlik, gelecek nesillerin ihtiyaçlarını tehlikeye atmadan bugünün gereksinimlerini karşılamak anlamına gelir ve ekonomi, toplum, çevre üçgeninde şekillenir.

Ekonomik açıdan, bilinçli tüketim, enerji tasarrufu, doğal kaynakların verimli kullanımı ve yenilenebilir enerjiye yönelmek, büyümenin çevreye zarar vermeden devam etmesini sağlar.

Toplumsal boyutta ise yoksulluğun azaltılması, paylaşma ve dayanışma kültürünün benimsenmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği, eğitim ve sağlık bilinci hem bireysel hem de toplumsal sürdürülebilirliği güçlendirir.

Çevresel açıdan doğa merkezde yer alır; sıfır atık uygulamaları, biyoçeşitliliğin ve türlerin korunması, besin zincirinin sürdürülebilirliği ve doğanın canlandırılması, ekolojik dengenin korunmasını sağlayarak ekonomik ve toplumsal sürdürülebilirliği de destekler.