13 Ekim 2024
Beşyol Mahallesi 1.İnönü Caddesi 18/8 Küçükçekmece İstanbul
makale

ENERJİDE KRİZ VAR

Dünya nüfusu 1970 yılında 3,7 milyar, 1980 yılında 4,4, 1990’da 5,2, 2000’de 6,1, 2010’da 7; bugünse yaklaşık 8 milyara dayanmış durumda. Diğer bir deyişle dünya her on yılda bir yüzde on beş büyürken, elde edilen enerji aynı oranda artmıyor. Ve yine enerjinin ve doğal kaynakların dağılımına bakıldığında belirli bölgelerin bu konuda çok daha şanslı olduğunu görmek mümkün. Rusya-Ukrayna savaşı sonrası Avrupa’da enerji krizi büyük ölçüde baş göstermiş durumda.
Avrupa, dünyanın önemli bir tüketim bölgesi olmasının yanı sıra üretimin de önemli bir merkezi. Özellikle teknoloji ve otomotiv gibi pek çok alanda önemli sanayi devlerinin Avrupa’da yer aldığını düşündüğümüzde, enerjinin bölge için önemini kavramak zor olmasa gerek. Üstelik ülkeler arasında da bir fikir birliğine ulaşılamaması sorunu daha da derinleştiriyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşın ardından Moskova’ya gelen yaptırımlar ve küresel enflasyondaki artış nedeniyle Avrupa’nın pek çok ülkesinde enerji kriziyle mücadele planları devreye girmiş durumda. Ülkeler farklı farklı uygulamaları devreye alıyorlar. Biz henüz ülke olarak bu konuları gündemimize getirmememize rağmen Avrupa’da halk büyük ölçüde bilinçlendirilmeye başladı bile. Örneğin Almanya duş süresini kısaltmayı tavsiye ederken, İtalya ve İspanya da klimalara müdahale etti. Fransa ise enerji kriziyle tedbir almaya çekiniyor. Zira yeni bir halk protestosu ile karşılaşılmasına neredeyse kesin gözüyle bakıyor.
Ülkemizde de hız kazanan yeşil enerji planında da bir yavaşlamanın olacağının işareti geçtiğimiz günlerde Almanya’dan geldi. Öte yandan doğal gaza alternatif olarak kömür ve petrolle çalışan tesisler de gündeme gelmiş durumda. Ve yine Avrupa’nın en önemli sanayi ülkesi olan Almanya’dan halka yönelik enerji tasarrufu yapmaları çağrısı da son derece önemli. Zira Almanya’nın sanayici kimliği endişelerin de daha derin olduğunu göstermekte. Aynı Almanya, Avrupa Birliği’ndeki diğer ülkelere Rusya’ya yönelik ambargoların yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini savunurken, özellikle Fransa bu düşünceye en çok tepki veren ülke oldu. Öte yandan İtalya’da klimalara tasarruf ayarı, İspanya’nın yine klimalarda 27 derecenin altına izin vermemesi, İngiltere’nin spor salonlarına yönelik tedbir öngörüleri geleceğe dair endişeleri yeterince işaret etmekte.
İçinde bulunduğumuz enerji krizi daha önce yaşanan petrol krizlerinden bir hayli farklı. Avrupa Rus doğal gazına bağımlılığı azaltmak amacıyla onar maddelik eylem planları açıkladı. Doğal gaz eylem planının birinci maddesi Rusya ile süresi biten doğal gaz alım sözleşmelerini yenilememek. Bu kararı uygulamak bir hayli zor. B planında ABD’ye bağımlılık var.
Ukrayna krizi daha yeni imzalanan Yeşil Anlaşma’nın tam aksine, elektrik üretiminde kömürün payını artırıyor. Güneş ve rüzgâr enerjisi nispeten temiz ama bir temel kaynağa ihtiyaç var. Hidroelektrik ise iklim koşullarına, yağışa bağlı. Dolayısı ile görülen o ki geriye nükleer enerji kalıyor. Belçika UAE (Uluslararası Enerji Ajansı) önerisi uyarınca nükleerden çıkma kararını 10 yıl ertelerken, Almanya kararını gözden geçirmeyi sürdürüyor.
Avrupa Birliğine UAE tarafından yapılan öneriler bir hayli fazla. Otoyollarda sürat sınırının düşürülmesi, şehirlerde tek-çift plaka uygulamasına geçilmesi, toplu taşımanın yaygınlaştırılması, ısıtmada termostat ayarlarının iki derece düşürülmesi vs.
Ülkemizde doğal gazda Rusya’ya bağımlı ama ambargo kapsamında olmadığımız için şimdilik biz kendimizi biraz daha rahat hissetsek de, geleceğe dair tedbirleri gündeme getirmemiz bence oldukça önemli. Enerji üretmediği ve yüksek maliyetle dışa bağlı olduğu halde neredeyse tüm futbol maçlarını bile gece oynayan bir ülke olma lüksü ile yakın zamanda sıkıntının ve maliyetin daha da artışı ile karşı karşıya kalmamız riski arasındaki ince çizgiyi iyi ayırmak gerekiyor. Hiç değilse bilinci daha fazla arttırma adına geç kalmamak gerektiği kesin.