10 Eylül 2024
Beşyol Mahallesi 1.İnönü Caddesi 18/8 Küçükçekmece İstanbul
Finans Uncategorized

Finans sektörü yeşil dönüşümü teşvik etmeyi amaçlıyor

Türkiye Bankalar Birliği (TBB), yeşil dönüşümü bütüncül bir bakışla ele alan, bankaların ve reel sektörün faaliyetleri açısından ilgili tüm paydaşlarla iş birliği içinde sürdürülebilirlik çalışmalarına destek olmak amacıyla Yeşil Dönüşüm ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Değerlendirme Raporu’nu hazırlattı

Yeşil dönüşümün ivmelenmesi için çevresel açıdan sürdürülebilir olan ekonomik modellere geçiş bir zorunluluk haline geldi. Ekonomik faaliyetlerin şekillendirilmesinde önemli bir konumda olan finans sektörü, yeşil dönüşümün hem katalizörü hem de destekleyicisi olarak sürdürülebilir gelecek arayışında kilit bir rol oynuyor. Ekosistemi olumsuz etkileyen uygulamaların azaltılmasına yardımcı olacak kriterlerin belirlenmesi, uygulanması ve tüm değer zincirlerinde sürdürülebilirliğe geçişinin hızlandırılması için finans sektörünün payı ve etkisi oldukça büyük.

Bu sebeple devletler ve düzenleyici kuruluşlar, finans sektörünü kullanarak yeşil dönüşümü teşvik etmeyi amaçlıyor

Yeşil dönüşüm uygulamalarının genel bir değerlendirmesini ve sektörel önlemleri içeren Türkiye Bankalar Birliği (TBB)’nin hazırlattığı Yeşil Dönüşüm ve Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Değerlendirme Raporu’nda; yeşil dönüşümün kavramsal çerçevesi, Avrupa Yeşil Mutabakatı’nın (AYM) ana hatları ve ilgili düzenlemeleri, bir karbon ve ticaret aracı olarak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın (SKDM) Türkiye için önemi ve sektörel genişleme potansiyeli, yeşil dönüşümün yansımaları, SKDM kapsamında yer alan sektörlerdeki üretim-ticaret dengeleri, eğilimleri ile emisyonların genel görünümü ve azaltım seçeneklerinin detayları yer alıyor.

Sermaye Tahsisi:Finans kuruluşları büyük miktarda sermayeyi kontrol ediyor. Bu sermayenin çevresel açıdan sürdürülebilir projelere yönlendirilmesinde ve çevreye zarar veren faaliyetlerden uzaklaştırılmasında finans sektörünün belirleyici bir işlevi bulunuyor Bankalar ve yatırım fonları yenilenebilir enerji çalışmalarını, enerji verimliliği sağlayan altyapıyı ve diğer sürdürülebilir girişimleri finanse ederek düşük karbon ekonomisine geçişi önemli ölçüde hızlandırıyor. Risk Yönetimi: İklim değişikliği beraberinde fiziksel riskleri ve düşük karbonlu ekonomiye geçiş esnasında karşılaşılan geçiş risklerini de getiriyor. Sürdürülebilir uygulamaların teşvik edilmesi ve çevreye duyarlı yatırımlar yapılması finans sektörünün bu risklerle karşı karşıya kalma riskini azaltıyor. Çevresel, sosyal ve yönetişimsel (ÇSY) kriterlerin yatırım kararlarına entegre edilmesi ise riskleri azaltmanın ötesine geçerek yatırım yapılan şirketlerin davranışlarını da yönlendiriyor.

İnovatif Finansal Ürünler: Sektör tarafından geliştirilen yeşil tahviller, sürdürülebilirlik bağlantılı krediler ve diğer ÇSY odaklı finansal ürünler, yeşil dönüşüm için finansman sağlanmasına yardımcı olur. Sürdürülebilirlikle bağlantılı performans hedeflerine destekleyici koşullar sunan bu ürünler, şirketlerin ÇSY yaklaşımını da güçlendiriyor.

Düzenleyici Etki: Mali düzenleyiciler ve merkez bankaları, ülkelerin konumlanmalarıyla paralel olarak iklimle ilgili risklerin önemini ve finans sektörünün bu riskleri değerlendirme sorumluluğunu dikkate alıyor. İklim senaryolarına karşı stres testleri, iklimle ilgili açıklamalar için raporlama standartları, yeşil ve sürdürülebilir finansman için kılavuzlar gibi çeşitli düzenlemeler, finans kurumlarını sürdürülebilirliğe doğru yönlendiriyor. Bu düzenleyici ortam, tüm sektörlerde yeşil uygulamaların benimsenmesini hızlandırıyor. Paydaş Beklentileri: Sürdürülebilir girişimler yatırımcıların ve müşterilerin artan çevre bilinci sebebiyle marka itibarını da pozitif yönde etkiliyor. Şirketler hem normal yatırım planlarında hem de yeşil dönüşüm yolculuğunda sürdürülebilir iş modellerine, dirençli varlık tabanlarına ve sorumlu tedarik zincirlerine geçebilmek için yüksek sermayelere ihtiyaç duyuyor. Raporla ilgili görüşlerini paylaşan TBB Yönetim Kurulu Başkanı Alpaslan Çakar, “Paydaşlarımızla birlikte ülkemizi sürdürülebilir bir geleceğe hazırlamak öncelikli amaçlarımız arasındadır. Ekonomik ve kapsayıcı büyümeyi birlikte ele alarak, yürüttüğümüz faaliyetlerle finansal sektör ve bankacılık sistemi başta olmak üzere ekonomik, çevre ve yönetişim konularında tüm sektörlerle birlikte hareket etmeyi ve farkındalığını artırmayı hedefliyoruz. 2026 yılında hayata geçecek SKDM kapsamında, ihracatımızın yarısını gerçekleştirdiğimiz AB’ye yaptığımız dış satımlarda yüksek vergilerle karşı karşıya geleceğiz. Türkiye’nin AB ile dış ticaretini sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için bu sürecin en iyi şekilde değerlendirmesi ülkemizin menfaati için son derece önemlidir. Bu açıdan baktığımızda raporun değerli bir rehber olacağına inanıyoruz.” dedi.