Avustralya New South Wales Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmaya göre dünya genelinde yaşanan iklim krizi etkileri, sanayi, turizm ve tarım gibi birçok sektörü olumsuz etkiledi. Küresel ekonomide de önemli kayıplara neden olan iklim değişikliği etkilerinin, gelecek yıllarda ise verimlilik, lojistik kaybı ve tedarik sorunlarına yol açarak potansiyel üretimi negatif yönlü etkileyeceği düşünülüyor.
Avustralya New South Wales Üniversitesi tarafından iklim değişikliğinin Küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla (GSYH) üzerindeki etkisi ele alınan bir araştırma yapıldı. Araştırmacılar, küresel ekonominin birbirine bağlı yapısını, bir ülkede meydana gelen hava koşullarının diğer ülkelerdeki ekonomiler üzerindeki etkilerini de mercek altına aldı. Yapılan çalışmada üç ekonometrik model kullanıldı. Araştırmacılar küresel hava koşullarını analiz metotlarına ekleyerek belirli gelecek emisyon senaryoları altında makroekonomik zarar projeksiyonlarının önemli ölçüde kötüleştiğini tespit etti. Çok yüksek sera gazları emisyon senaryosuna göre, 2100 yılı için hem ekonometrik modeller hem de iklim modelleri arasındaki ortalamaya bakıldığında küresel hava koşulları dikkate alınmadan yüzde 11’lik bir küresel GSYİH kaybı, küresel hava koşulları eklendiğinde ise yaklaşık yüzde 40 oranında küresel GSYİH kaybı yaşanacağı tahmin ediliyor. Konuyu değerlendiren İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, iklim değişikliğinin ekonomik faaliyetler üzerinde doğrudan ve dolaylı birçok etkisi bulunduğunu ancak en önemli etkinin doğa olayları sonucu yaşanan can kayıpları olduğunu belirtti.
“İklim krizinde ölçülen ve ölçülemeyen kayıplar var”
İklim krizi etkisiyle artan hava sıcaklıklarının kalp krizi, tansiyon gibi sağlık sorunlarını beraberinde getirerek can kayıplarına yol açtığını belirten Aslanoğlu, “Bunlar, ölçülmesi çok zor olmakla birlikte iklimle ilgili sıkıntılardan da kaynaklanıyor olabilir. Dolayısıyla ölçülen ve ölçülemeyen kayıplar demek lazım. Sıcak havalar, doğal afetler, soğuk havalar birçok anlamda işleri kesintiye uğratarak veya tempoyu düşürerek dünyada bir verimlilik, çalışan başına katma değer kaybına yol açıyor. Somut olarak ise aslında bir hasar maliyeti var. Yani birçok doğa olayından iklim krizine bağlı büyük hasarlar ortaya çıkıyor, fırtınalar, seller, kuraklıklar gibi. Bunların bir kurtarma maliyeti var yani bu hasarlar ortaya çıkıyor ancak bir de bunun tekrar ortadan kaldırılması, kurtarılması maliyetleri var” diye konuştu.

“İklim değişikliği makroekonomik istikrarsızlığa neden olabilir”
Dünyanın birçok ülkesinde iklim değişikliğiyle mücadeleye yönelik bir önleme maliyeti olduğunu, bu maliyetin de hem özel sektör hem de kamu sektörü üzerinde bir yük oluşturduğunu aktaran Aslanoğlu, bu yükün de kamu dengeleri üzerinde negatif etkilere sahip olduğunu söyledi. İklim değişikliğinin kamu açıklarını ve kamu borçlarını artırarak makro ekonomik istikrarsızlığa neden olabileceğinin altını çizen Aslanoğlu, bir başka sorunun ise tedarik noktasında ortaya çıktığını ifade etti.
“İklim krizi enflasyon maliyetine de sebep oluyor”
İklim değişikliğinin, ürünlerin lojistik süreci başta olmak üzere çeşitli aşamalarda aksamalara yol açtığı bilgisini veren Aslanoğlu, “Ürünlerin ulaşımı, bunların kesintiye uğraması, fırtınalar, doğal afetler, gemilerin, uçakların zamanında tedariki sağlamasını engelleyici maliyetleri var. Bunların gecikmesinden kaynaklanan maliyetler var ki genelde deniz yolu, hava yolu şirketleri bu tür riskleri fiyatların içine yedirerek de yansıtıyorlar. Dolaylı yoldan olası risk arttıkça bu riskin karşılaşılma olasılığının yükselmesi fiyatların yükselmesine yol açıyor. Yani enflasyon tarafında da bir maliyeti var” ifadelerinde bulundu. Araştırmada değinilen küresel GSYİH’da meydana gelmesi tahmin edilen yüzde 40’lık azalışın tartışmalı bir konu olduğunu çünkü iklim değişikliği etkilerinin dinamik bir süreçte ilerlediğini dile getiren İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erhan Aslanoğlu, “Böyle bir tabloyla karşılaşılması halinde verimlilik ve lojistik kaybı ile tedarik sorunlarının potansiyel üretimi negatif şekilde etkileyecek faktörler olacak” dedi.
KAYNAK: DÜNYA GAZETESİ