Türkiye ekonomisi yılın 3. çeyreğinde yıllık bazda %5.9 büyüdü. Ancak yılın 2. çeyreğine göre büyüme %03’le sınırlı kaldı. Biraz hız kesmesine karşın hane halkı tüketimi de Temmuz-Eylül döneminde %11.2 arttı. Bunun sonucu olarak özel tüketimin büyümeye %7.7 katkısı oldu. Bunun 2 önemli kaynağı var. Birincisi, Temmuz ücret artışlarının talebe getirdiği canlılık. Diğeri ise, 28 Mayıs seçimleri sonrasında Merkez Bankası faiz artışlarına başlasa da hala borçlanarak tüketmenin hissedilen enflasyonla kıyaslanınca cazip kalması. Ancak bu eğilim 2024’te belirgin biçimde yavaşlayacak.
Refah etkisi harcamaları körükledi
Türkiye’de canlı talebin fazla konuşulmayan iki kaynağı daha var. En önemlisi dünyanın başka coğrafyalarında da görüldüğü gibi, özellikle orta üst-gelir grubunun pandemide harcama yapmaması nedeniyle artan tasarruflarını talebe dönüştürmesi. İkincisi ise başta konut, otomobil ve borsa kazançları gelmek üzere, “refah etkisinin” harcamaları körüklemesi. İnsanlar varlık fiyatlarının artışıyla kendini daha zengin hissediyor ve alımlarını daha cesurca yapıyor. Bu etki en son, seçimler sonrası kısa sürede TL’nin %30 civarında değer kaybetmesiyle kendini gösterdi. Bireylerin bankalardaki 91 milyar doların üzerine, bir de yastık altlarında dövizleri var. Bunların TL karşılıkları kısa sürede artıverdi. Dünyaya daha toz pembe bakmalarını sağladı. Bu dönemde yatırımlar da %14.7 arttı. Bu da büyümeye %3.4 pozitif katkı sağladı. Ayrıca inşaattaki %8,1 büyüme de deprem bölgesindeki faaliyetler nedeniyle ivme kazandı.
Sebze, meyve fiyatları yükseliyor
En önemli sorun ise yıllık sadece
%0,3 büyüme ile tarım sektöründe oldu. Uzun süredir nüfus artışının altında kalan tarım üretimi artışı yüksek sebze ve meyve fiyatlarının arz eksikliğinden kaynaklanıyor. Stok değişimi büyümeyi aşağı çekiyor, üretim kapasitesi talebe yetişemiyor. Zaten bu durumun çıktı fazlası olduğu, Merkez Bankası raporlarında da görülüyor. 2024’te ise bu fazlanın çıktı açığına dönüşeceğini yine aynı raporlar gösteriyor. Bu da ekonominin 2024’te belirgin biçimde yavaşlayacağı anlamına geliyor maalesef.
İhracata yönelinmeli
Dünya büyümesinin de %2,7’ye kadar çekilmesiyle iç talebin eksikliğini dış taleple kapatmak kolay görünmüyor. TCMB Başkanı Gaye Erkan’ın da sanayicilere siz fiyatları artırırsanız biz de faizi daha yükseltiriz iması ekonomi yönetiminin dezenflasyon sürecinde kararlılığını gösteriyor. Öncelikli hedefleri, asgari ücret ayarlamasıyla ücretli kesimin satın alma gücünü geriletmek. Bu hem ciddi toplumsal tepkilerin yükselmesine yol açabilir, hem de büyümeyi yavaşlatayım derken ekonominin durgunlaşması riskini taşıyor. 2024 başındaki yeni maaş zamları “para yanılsamasına” neden olacak, Mart’taki yerel seçimlere kadar alım gücü geçici de olsa artacak ve toplumda hayat pahalılığı memnuniyetsizliği bir nebze hafifleyecek. Bu dönemde beklenen döviz girişlerinin sağlanması halinde, enflasyon kur yoluyla beslenemeyecek, talep zayıflayarak, fiyat artışları da hız kesecek. Gelgelelim yıl başında bir kez zam alan asgari ücretlilerin yılın geri kalan aylarında refahları giderek gerileyecek.
2024 yıl sonu %36 enflasyon hedefi zor
Yine de Enflasyon Raporu’nda hedeflenen 2024 yıl sonu %36 oranının tutturulması zor. OECD’nin yayımladığı Ekonomik Görünüm Raporu’nda Türkiye’nin 2024’te %2.9 büyüceği, tüketici enflasyonun da %47.4 olacağının öngörülüyor. Bu oranın da altında bir büyüme gerçekleşmesi, ekonominin sonbaharla ile birlikte durgunluğa sürüklenmesi olası görünüyor. O zaman durgunluk içinde enflasyon, stagflasyon manzarası ile karşılaşabiliriz.