21. yüzyılda dünya üzerindeki uluslararası toplumsal kuruluşlar ve ticari firmalar doğayı ve çevreyi korumanın artık en temel yaşamsal görevlerinden biri olduğunun bilincindeler. Doğal kaynakların tükendiği, yaşam alanlarının kısıtlandığı ve insanlar tarafından doğaya verilen zararın her gün katlanarak arttığı günümüzde bireylerin ve kurumların çevresel duyarlılıkları artarken, ”yaşanabilir bir dünya için lojistik” felsefesini benimseyen firmalar; çevreye karşı duyarlılıklarını ortaya koyuyor.
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan ekonomik gelişmeler, doğal kaynaklar üzerindeki kirlilik artışı, biyoçeşitliliğin kaybı ve küresel ısınma gibi sorunları beraberinde getirmekle birlikte “yeşil” kavramının ortaya çıkmasını da sağladı. Lojistik sektöründe yeşil kavramı bağlamında çevreci uygulamaları kapsamına alan birçok lojistik firması piyasadaki yerlerini daha sağlamlaştırdı. Çevreyi korumanın en önemli kurumsal değerlerinden olduğunu ve iş kültürüyle iş süreçlerine bu durumu entegre eden firmalar, doğa ve çevre konusunda kamuoyunun bilinçlendirilmesine yönelik her türlü çabayı göstermekle birlikte; faaliyetleri sırasında meydana gelebilecek çevresel riskleri tespit ediyor ve yasal mevzuatlara uygun olarak bunu ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar da gerçekleştiriyor.
Lojistik hizmetler içinde taşımacılık faaliyetleri önemli paya sahip olduğundan ve genelde fosil yakıt tüketen araçlar kullanılmasından dolayı, tüm ekonomik faaliyetlerin gerekliliği olan lojistiğin çevreye olumsuz etkisi göz ardı edilemeyecek derecede. Bu durumun farkına varılması, lojistik faaliyetlerin çevreye uyumlu bir şekilde organize edilmesini gerekli kılmış ve Yeşil Lojistik kavramı ortaya çıkarak tüm dünyaya yayılmıştır. Çevresel ve sosyal faktörleri dikkate alarak, malların sürdürülebilir bir şekilde üretilmesi ve dağıtılmasını amaçlayan Yeşil Lojistik kapsamında, tüm lojistik faaliyetler çevreye en az zarar verecek şekilde ve en az maliyetle gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bu şekilde özellikle karayolu ile gerçekleşen uluslararası taşımacılık faaliyetlerinde sera gazı salınımı artışının engellenmesi, hava kirliliği ve gürültü kirliliğinin azaltılması ile çevreye olan olumsuz etkilerin en aza indirilmesi hedefleniyor. Dünyada ve Türkiye’de birçok lojistik şirketi stratejilerini Yeşil Lojistik kapsamında belirliyor. Geleceğin lojistik yöntemi olarak görülen Yeşil Lojistik’e erkenden başlanması, işletmelerin bu alanda uzmanlaşmasını ve gelişmesini sağlıyor. Bu işletmeler Yeşil Lojistik’in işletme maliyetlerini azaltacağı bilinciyle çevresel, ekonomik ve sosyal kaygılarla hareket ederken; bunun yanında, halen Yeşil Lojistik anlayışını benimsemeyen firmaların bulunduğu da bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Dünyadaki Yeşil Lojistik uygulamaları
Yeşil lojistik uygulamalarına ilişkin dünya örnekleri incelendiğinde, özellikle gelişmiş ülkelerin Yeşil Lojistik uygulamalarına önem verdiği ve ulaştırma altyapılarını buna göre planladıkları görülüyor. Gelişmiş ülkeler arasında da başta Avrupa ülkeleri Yeşil Lojistik alanında öne çıkıyor.
Türkiye’deki Yeşil Lojistik uygulamaları
Yeşil Lojistik’in küresel çapta artan önemine bağlı olarak ortaya çıkan rekabet ortamı, Türkiye’deki firmaların işleyiş ve politikalarını “yeşilleştirmeye” doğru yönlendirmelerine neden oldu ve böylelikle Yeşil Lojistik uygulamaları yine başta lojistik firmaları olmak üzere birçok sektörde görülmeye başlandı. Yeşil Lojistik uygulamalarına odaklanarak doğanın korunması konusunda harekete geçen Türk lojistik firmaları sektörün öncüleri sayıldı ve bu firmalar ISO standartları ve özellikle ISO 14001 çevre yönetim sistemlerini karşılayan kalite yönetim sistemlerine de sahip bir konuma ulaştılar. Bu firmalar arasında yer alan Türk lojistik sektörünün en önemli kurumlarından birisi olan Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği (UTİKAD), lojistik sektöründe faaliyet gösteren tüm firmaların sürdürülebilir bir şekilde büyümesine katkı sağlamayı amaçlayan bir program başlattı.
Yeşil Lojistik’in faydaları nelerdir?
Günümüzde tüketici davranışlarını inceleyen araştırmalarda, tüketicilerin de çevreye duyarlı politikalar güden şirketlerin ürünlerini alma eğilimleri açıkça ortaya konuyor. Müşteri beklentileri arasına yerleşen çevreye duyarlı olma ve ekolojik dengeyi koruma politikaları işletmelerin mal satışları üzerinde de artış göstermelerini sağlıyor. Çevreci anlayışlar ile üretim ve lojistik yapan firmalara verilen ödüller ile bu şirketlerin dünya genelinde tanınırlığı artarken, çevreci birlikler sayesinde mallarına erişim de kolaylaşmış oluyor. Lojistiğin aşamalarında kullanılan taşıtların ekolojik dengeye verdikleri zarar herkes tarafından bilinen bir gerçek. Özellikle gelenekselleşmiş taşıma yöntemlerinde kullanılan taşıtlarda fosil yakıt kullanılması hem bu süreçleri maliyetli hale getiriyor hem de çevreye geri dönüşü olmayan zararlar veriyor. Sürdürülebilirlik uygulamaları ile hem maliyet azaltılabilir hem de verimlilik artış gösterebilir.
Lojistik esnasında çevreye zarar veren bir diğer uygulama da atık oluşumu. Özellikle taşınacak malların paketleme ve ambalajlama aşamalarında kullanılan plastik ve benzeri maddeler doğaya büyük zarar veriyor. Bu maddeler ayrıca tek kullanımlık bir ömre sahip oldukları için maliyetleri de artırıcı bir etki yaratıyor. Hem plastik kullanımını azaltmak hem de maliyet oranını düşürmek için, sevkiyatı yapılacak mal ve yüklerin birden çok kullanılmaya uygun ve çevre dostu ambalajlar ile paketlenmesi tavsiye ediliyor. Yeşil tedarik zinciri kurmak ve yeşil tedarik zinciri oluşturarak bu zinciri dünyanın tüm bölgelerine taşımak, şirketlerin verimliliklerinin de artmasını sağlayan birçok avantajı da beraberinde getiriyor.
Fosil yakıtları kullanmak yerine sürdürülebilir enerjiler ile çalışan taşıtlara geçiş yapmak tüm lojistik yöntemlerinin fayda sağlayacağı bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle karayolu taşımacılığında daha yaygın bir biçimde kullanılan güneş enerjisi ile çalışan taşıtların kullanımında son yıllarda ciddi bir artış görülüyor. Yenilenebilir enerjiler tükenen enerji kaynakları olmadığı için bu yöntemlerin kullanılması karbon ayak izini azaltırken karbondioksit emisyon oranlarının da düşmesini sağlıyor.
Özellikle iklim değişikliğini önemseyen ve bu konuda harekete geçmek isteyen çevreci grupların bu alandaki talepleri geleceğin lojistik rotalarını da değiştirecek. Hem şirketlerin hem de dünyanın yararına olan Yeşil Lojistik’in desteklenmesi ve hayata geçebilmesi için gerekli olan temel şey, küçük büyük demeden tüm firmaların taşımacılık politikalarına çevreci yöntemleri eklemesidir.
OMSAN LOGISTICS’E YEŞİL LOJİSTİK BELGESİ
Çevreci, entegre, dijital ve sürdürülebilir hizmetleriyle müşteri memnuniyetini odağında tutan Omsan Logistics, T.C. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, Ulaştırma Hizmetleri Düzenleme Genel Müdürlüğü’nün verdiği ‘Yeşil Lojistik Belgesi’ni almaya hak kazanan ilk lojistik firmaları arasında yer aldı.
OYAK Grup Şirketlerinden Omsan Logistics, dengeli, bütünleşik, çevreyle dost ve sürdürülebilir yük taşımacılığının desteklenmesi amacıyla hazırlanan ‘Kombine Taşımacılık Yönetmeliği’nde yer alan kriterleri karşılamasının ardından ‘Yeşil Lojistik Belgesi’nin sahibi oldu. AB’ye uyumlu araç filosunu genişletiyor Avrupa Birliği emisyon standartlarına uyum kapsamında karayolu taşımacılığında kullanmak üzere ‘Euro 6’ egzos emisyon standartlarına uygun motorlu araç satın alan firma, 2023’te de filosunu yeni ‘Euro 6’ motorlu araçlarla büyütmeye devam edecek.